Six Feet Under

Merhaba millet !

İlk Konuk Yazarımı iftiharla sunarım. Bestlerin besti Sena ARTAR.

Bugün sizlerle tanışmak için bu diziyi uygun gördü. Yazılarının soyadı gibi artarak devam etmesi dileğiyle, sözü Konuk Yazarıma bırakıyorum. milkysmile 


Dizinin Künyesi:
Yönetmen: Rose Troche, Alan Ball,Daniel Attias 
Yapım: 2001/ABD
Tür : Drama,Duygusal,Komedi
Aldığı Ödüller : En iyi TV Dizisi(59.AltınKüre Ödülleri-2002) 


American Beauty’nin senaristi Alan Ball’ın senaryosunu yazdığı dizi, bir cenaze evi işleten ve bu evde yaşayan Fisher ailesinin yaşantılarına dair bir kara mizahtır. 2003 yılında En İyi Drama Dizisi dalında Altın Küre ödülü alan yapım, 2005 yılında 5. sezonuyla ekranlara veda etmiştir.


Çok bilinmeyen klasiklerdendir. İzleyenler unutmaz, hayatlarında iz bırakır. Dizinin türü tam anlamıyla dramdır. Ölümle dolu bir evde yaşayan insanları konu alır.


Kısaca konusundan bahsedecek olursak;

Fisher ailesi bir cenaze evinin sahibi. Üç çocuklu bir aile. David Fisher ve Nate Fisher adında iki oğlu ve Claire Fisher adında bir kızları var. Davıd Fisher simdilerde Dexter olarak bilinir. Ama dizide açıkçası Dexter kadar ilgi çekici değil. Neyse baba ölür, kardeşler istemeye istemeye cenaze evini işletmeye başlar ve olaylar gelişir.


Aslında olaylar çokta hızlı şekilde ilerlemez. Normal seyriyle devam eder. Bence asıl ilgi çekici noktada bu. Diziyi izlerken zaman zaman sıkılıyorsunuz. Gerçek yaşam kesitleri gibi gelmeye başlıyor bir süre sonra. Bir sezon izlediyseniz benimsiyorsunuz karakterleri. Size farklı bir bakış açısı kazandırıyor. Mutlu mesut yaşadığı düşünülen bir ailedeki buhranlara seyirci oluyoruz. Sonra o buhranları aslında bizimde yaşadığımızı farkediyoruz.






Bu dizideki karakterlerin hepsi ilgi fukarası. Farkedilmeyi bekleyen bir sürü insandan ibaret... İnsanların unutulmaz olma çabaları...Claire’in  sanatçı olmaya yönelik azimli bir duruş sergilemesi, bize birazda sanatın ne olduğunu anlatıyor. Sanatın görünen değil hissedilen boyutunu kavrıyoruz. 



Ve dizinin sonunda, aslında her şeyin geçici olduğunun farkına varıyoruz. Bizler insan olarak her şeyin geçici olduğunu bilmekle beraber bir şeylere tutulmaya çalışırız.


Kesinlikle iç tenkitimizi yapacağımız bir seri...

























Herkes, her şey ölür.
Hayatın gri tonlarını anlatıyor adeta. Ölümün ne kadar sıradan olduğuyla yüzleşiyorsunuz. Sıradanlığın içindeki sıradışılığı farkediyorsunuz. Birkaç ay etkisinden çıkamıyorsunuz hatta. Bu dizide övgüler sıradanlaşıyor. Anlatılmak isteneni anlıyorsunuz, hissediyorsunuz ancak anlatamıyorsunuz.



Özellikle dizinin son bölümü evet işte son dediğin böyle olur dedirtiyor. Herkes mutlu olmuyor, herkes mutsuzda değil. Yani alıştığımız dizi sonları gibi insanı çok üzmüyor yada çok masalımsı bitmiyor. Ben dizinin en çok sonunu sevmiştim açıkçası. Zaten Final bölümü Variety dergisinin "En Unutulmaz Dizi Finalleri" listesinde yer almış. 


Dizi için    


Yukarıda linki mevcuttur.
Sevgiyle kalın...
milkysmile



0 comments

Fikirlerinizi önemsiyorum,
Lütfen benimle düşüncelerinizi paylaşın :)