Ruhların Kaçışı(Spirited Away) Filmi İncelemesi, Nasıl?





Merhaba arkadaşlar, aralık yazılarımla karşınızdayım. Birkaç yazı yazmak için bilgisayarını açan ben; bilgisayarıma format atıp yedeklemeyi de unutarak, tüm birikimimi kaybetmenin haklı gururunu yaşıyorum! Ama umudumuzu kaybetmiyoruz   

Sizlere Hayao Miyazaki üstadın en iyi animasyon filmlerinden biri olan Ruhların Kaçışı(Spirited Away)filmini tanıtacağım.

Her yerde afişini gördüğüm “Bir gün seni izleyeceğim, sen dur hele” dediğim film, peşinde durmadan koşmam sonucu sonunda pes ederek beni dünyasına aldı. Bende bu dünyayı sizlerle paylaşmak istedim.


Yönetmen: Hayao Miyazaki
Tür: Aile, Animasyon, Macera
Yapım: 2001/Japonya
IMDB Puanı: 8.6
Konusu:

Spirited Away yeni bir şehre vardıklarında yanlışlıkla terk edilmiş bir parka gelip, buradan perilerin, hayaletlerin olduğu bir yere geçiş yapan 10 yaşındaki Chihiro Ogino'un hikayesini anlatıyor. Anne ve babasının perili kasabanın yemeklerinden yiyerek domuza dönüşmeleri Chihiro'nun onları kurtarma macerasının başlangıcı olacaktır. Hayaletlerin dünyasında kendine bir yer edinmeye çalışırken aynı zamanda ortaya çıkma riski de vardır.






Başrolde küçük kızımız Chihiro var. Ailesi taşınma kararı aldığında çok üzülen kızımız tüm sevimsizliğiyle yollara düşer. Babası da her zaman ki gibi o gün de formundadır. Taşınacakları evin yolunu kaybeder orman yoluna saparak kestirme bir yol bulmaya koyulur. Gizli bir geçide rastlayan ailemiz, merak dolu bakışlarıyla geçitte ilerleyerek yeşille semanın birleştiği büyüleyici dünyanın kapılarını aralar. Bir nehirden usulca geçip terk edilmiş kasabaya varırlar. Lezzetli kokuları duyan ebeveynler hiçbir şeyden endişelenmeden yemekleri bulmaya koyula dursun, kızımız bu kasaba da kimsenin olmayışını esrarengiz karşılamaktadır.



Ailesi birbirinden güzel lezzetleri bulur bulmaz coşkuya kapılarak bugüne kadar hiçbir şey görmemişcesine büyük bir iştahla yemeye koyulur. Ebeveynlerinin tüm ısrarlarına rağmen Chihiro yemek yemeyi reddeder ve etraftaki tuhaflıklara kulak kabartır. Gün batımına doğru bir çocukla karşılaşır ismi Haku’dur. 

Haku güneş batmadan evvel geldiği nehirden geri dönmesini yoksa başına büyük dertler açılacağını söyleyince ruhların gölgesini görmeye başlayan Chihiro ailesinin yanında soluğu alır. Hala yemek yemektedirler ve “domuz gibi yedin be” cümlesi tam anlamıyla hayat bulmuştur. Dehşete kapılan kızımız ne olduğunu anlamayarak hızlı adımlarla nehre ulaştığında nehrin büyük bir gölete dönüşmesi aynı zamanda da bir geminin yavaşça kıyıya yanaştığını fark etmesi bir olur.





Zamanla saydamlaşan kızımız, ruhlar aleminde tam kaybolacakken Haku gelerek ona hapı yutmasını ve tanrılardan saklanmasını emreder. Evet, geminin içindekiler Tanrılardır…

Bundan sonra hikaye mükemmel işlemektedir. Chihiro karşısına çıkan tüm zorluklarda bir yaprak gibi savrulsa da mutlaka bir yerlere tutunmayı başaracaktır.





Tavsiye eder miyim?

Bu hikayeden çıkarılan derslerden biri açgözlülüğün nelere mal olduğudur. Chihiro ümitsizliğe yeltenmeden umuda yolculuğun kapılarını aralamaya başlayacaktır.

Mükemmel bir film. Hayal gücünüzün sınırlarını ortadan kaldırmaya gayret ediyor. Miyazaki’nin gizemli dünyasının kapıları ardına kadar açık.

Misafir olmaya var mısınız?

Mutlaka izleyin ve izlettirin…

Linki için buraya 

















2 comments

Fikirlerinizi önemsiyorum,
Lütfen benimle düşüncelerinizi paylaşın :)