KALEM KUKLASI
  • ANASAYFA
  • Kitap
  • Kore Dizi
  • Gezi Yazıları
  • Kalemimden
  • BANA ULAÅžIN


                                          

Yakın zamanda yavru kedi ile deniz yolculuğu yapmak zorunda kaldım. Bu nedenle evcil hayvanların deniz yolculuğu ile ilgili prosedürleri inceledim ve bazı sorularıma cevap bulamadım. Bu yüzden sizinle yolculuk deneyimimi paylaşmak istiyorum.

İdo ile İstanbul'dan Yalova'ya gidecektim. Yavru kedim 2 aylık ve 700 g' dı. İdo'yu konuyla ilgili aradım. Kedimin muhakkak aşı karnesi olması gerektiğini söylediler ama veterinerde çok küçük olduğu ve henüz 1 kg olmadığı için sağlığı açısından yapamayacağını söylüyordu.

Derken ben veterinerin yolunu tuttum. Ne yapabileceğimizi konuştuk. "Seyahat Sağlık Raporu" ile bu işi halledebileceklerini belirttiler.

Rapora 40 lira bir ücret verdikten sonra İdo'nun yolunu tuttum. Direkt aşı karnesini sordular. Bende sağlık raporunu gösterdim, sorun çıkarmadılar. Bu arada İdo seyahatlerinde evcil hayvanları yolcu kabinine almadıklarını biliyordum, hava da yağmurlu olduğu için ve kedim küçük olduğu için endişelendim ancak hafta içi vapur çok kalabalık olmadığından yanıma aldım ve sıcacık bir şekilde yolculuk edebilirdi.

Çok şükür yolculuÄŸumuz sorunsuz geçti. Yol boyunca kedim battaniyeye sarılıp uyudu. KorktuÄŸum gibi olmadı. 

Benim kedim 2 aylık olduğu için aşı karnesi yoktu. Ancak büyük bir kediniz varsa muhakkak aşı karnesi isteyecek ve aşılarını kontrol edeceklerdir.




Sevgilerimle,

Kuklanız!



Hasan Basri: Asr Suresinin tefsirini yaparken şöyle bir anekdot anlatır: "Bir gün pazarda, Ã¶nüne koyduÄŸu buzları satmaya çalışan ve şöyle bağıran bir adama rast geldim. "Sermayesi eriyen ÅŸu adama merhamet edin" diye bağırıyordu. Düşündüm, Asr suresinde önemle anlatılan zamanın kıymetini ÅŸimdi anladım."

Kitap iki kısımdan oluşuyor. İlk kısımda büyük zatların ömürlerini nasıl değerlendirdiklerinden bahsediyor. İkinci kısımda ise büyük zatların zamanla ilgili anekdotlarına yer veriyor.

Alimlerin eserlerini nasıl ortaya çıkardıklarını, vaktin onlar için ne kadar kıymetli olduğunu anlatıyor. Dinlenirken bile farklı bir konu üzerine çalışarak rahatladıkları izah ediliyor.

Kitap bu yönüyle zamanı boşa harcadığımızı yüzümüze çarpıyor.

Kitabın ilk kısmını sıkılarak okudum ve bu kısım beni motive etmedi.Yalnızca "Vay be, zamanlarını nasıl güzel değerlendirmişler" diyerek iç geçirdim. "Tabii nasıl büyük zatlar olmuşlar" diye ekledim.

Beni asıl etkileyen kitabın sonundaki kısa hikayeler ve vakti değerlendirmeyle ilgili verilen tavsiyeler oldu. Bediüzzaman Said Nursi, Ali Fuat Başgil, Osman Nuri Topbaş 'ın zamanla ilgili öğütleri altın niteliği taşımaktaydı.


İlk kısmı biraz sıksa da ikinci kısım okumaya değerdi. Hatta tekrar tekrar okumak gerek diye düşünüyorum.


Sevgilerimle

Kuklanız!

 


Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun kaleminden Yaban'dan sonra Kiralık Konak'ı okudum. Kiralık Konak kitabı, batı ve doğu arasında kalmış bir devleti ve kafası karışmış bir toplumu gözler önüne seren şahane kitaplardan biridir. İyi ki o dönemde yazılmış kitaplar var diyor insan. Yakup Kadri bu eseriyle, dönemi çok iyi yansıtmaktadır.

Kitabın karakterleri gerçekten çok önemlidir. Çünkü karakterler toplumun belirli kesimlerini anlayabilmemiz için önemli bir unsur vazifesi görmüştür.

Naim Bey; dönemin entelektüellerinden biridir. Çalıştığı işleri layıkıyla yapmış ve muayyen bir birikim elde etmiştir. Bu birikimi ölçülü bir şekilde kullanarak varlıklı bir insan haline gelmiştir.

Sekine Hanım: Naim Bey'in kızıdır. Naim Bey onu tembel olarak nitelendirmektedir. Hayatının her dönemide pasif olduğu gibi çocuk yetiştirme konusunda da pasif kalmıştır.

Servet Bey: Naim Bey'in damadı, Sekine Hanım'ın kocasıdır. Alafranga yaşamıyla dikkat çeker. Aklı havada biridir.

Cemil ve Seniha : Sekine ve Servet'in çocuklarıdır. Cemil'i hoppa, Sekine'yi ise alaycı ve hırslı biri olarak nitelendirebiliriz. İkisi de batı özentisidir. Yaşam tarzlarıyla tüm semtin konuştuğu ve tasvip etmediği gençlerdir.

Hakkı Celis: Kitapta ki en doğru ve en güzel adamdır. Şiir ruhlu biridir. Sonrasında Çanakkale Savaşına katılacak ve vatan için çarpışacaktır.

Faik Bey: Cemil'in arkadaşı ve Seniha'nın aşığıdır. Kadınlara doymuş, kumarbaz bir adamdır.

***

Naim Bey, damadı ve kızıyla birlikte konakta yaÅŸamakta ve koca konağın giderini karşılamaktadır. Tüm servetini torunlarının zevkleri için harcar. Onların yaÅŸam tarzlarını onaylamasa da bir dediklerini iki etmez. Ã–zellikle Seniha onun için bambaÅŸkadır. Bu genç hanım her pazartesi konakta davet vererek arkadaÅŸlarını çağırır ve eÄŸlenir. Hakkı Celis ve Faik Bey'de davetliler arasındadır. Faik Bey, uzun süre Avrupa'da dolaÅŸmış, kadınlara doymuÅŸ ve kumara düşkün biridir. Hakkı Celis ise Seniha'nın akrabasıdır. Åžiir okumayı ve yazmayı çok seven derin biridir.  Hakkı Celis kendisinden yaşça büyük Seniha ablasını sevmektedir. Seniha ise Faik'i sevmektedir.

Hakkı Celis ana karakterlerden biridir. Çanakkale Savaşı'na giderek vatanı kurtarmak niyetindedir. Cepheye gitmeden önce akrabalarıyla vedalaşır ve kendisine "Bu vatanı kim için kurtaracağız?" diye sormadan edemez. Çünkü birçok kimsenin keyfi yerinde ve vatan umrunda değildir.

Naim Efendi doğuyu; Seniha, Faik ve Cemil karakteri batıyı temsil eder. Hakkı Celis ise sağduyulu, batı ve doğuyu harmanlayan bir karakterdir.

Naim Efendi, biraz da konağının yıkık döküklüğü ve günden güne çökmesiyle, Osmanlı İmparatorluÄŸu'nu aklımıza getirmektedir. DeÄŸiÅŸimin farkındadır ancak ayak uyduramaz. 

Kitap bu yönüyle bana Peyami Safa'nın Fatih Harbiye kitabını hatırlattı.


Doğu ve Batı arasında sıkışmış bir dönem kitabı.


Sevgilerimle...

Kuklanız!

 




Çavdar Tarlasında Çocuklar yazıldığı dönemde ses getirmiş bir eserdir. Kimi zaman yasaklanmış, kimi zaman okullarda okutulmaya layık görülmüştür. Kısacası kitap bu yönüyle kafa karıştırıcıdır.

Eseri okumadan önce konusunu birçok kişi gibi, tarım işçisi olan çocukların yaşamını anlatan bir kitap olarak düşünmüştüm. Yakından uzaktan bir ilgisi yokmuş meğer...

Kitabın konusu; Ergen bir liseli genç olan Holden'in dördüncü kez okuldan atıldıktan sonraki birkaç gününü anlatıyor. İç bunalımları olan ve topluma ayak uydurmakta güçlük çeken aynı zamanda tüm insanların samimiyetsiz ve iki yüzlü olduÄŸunu düşünen bir gencin sisteme direnmesi sonucu toplum tarafından dışlandığını anlatıyor. 

Holden aynı zamanda herkese karşı öfkeli. Ancak ölen kardeÅŸini ve hayatında büyük öneme sahip olan kız kardeÅŸi Phoebe'yi aşırı seviyor.  Hatta tüm tanıdıklarından uzaklaÅŸmak, yaÅŸadığı yerden çekip gitmek istese de yalnız çok sevdiÄŸi kardeÅŸi Phoebe için gidemiyor.

Edebiyat dünyası bu kitapla ilgili ikiye bölünmüştür. Kitabı ya seven ya sevmeyen bir kitle vardır. Sevenleri de ifrat* derecesinde sevmektedir. Öyle ki bir dönem Holden'in avcı şapkasını birçok kimse takarak etrafta gezmeye başlamıştır. Suç işlemeye meyilli kişilerin bu kitabı okuduğu da görülmüştür. Kitap bu yüzden kafa karıştırmaktadır.

Ayrıca kitap günlük konuşma diliyle yazılmış, argo kelimeler kullanılmıştır. Bu yüzden bir edebi eser niteliği taşımamaktadır.

Kitabı önermenin biraz güç olduğunu düşünüyorum. Ama kitabı samimi bulduğumu ve sevdiğimi söyleyebilirim.


*Aşırılık

Sevgilerimle, 

Kuklanız!



 


Suç ve Ceza kitabını duymayanımız yoktur. Dostoyevski deyince aklımıza gelen ilk kitaplardan biridir. Gerçekten büyüleyici bir kitaptır. Okurken karakterle aynı havayı solur, aynı kafaya bürünürsünüz. Karakterin iç bunalımlarını içinizde hisseder ve kaygılanırsınız.

Dostoyevski bu kitabında konuyu çok güzel işlemiş ve toplumu çok iyi bir şekilde analiz ederek karakterlerini oluşturmuş. Yüksek zümre ve avam tabakasından insanları şeffaf bir şekilde gözlemleyebiliyorsunuz.

Ana karakter; yozlaÅŸmış bu topluma ve insanlara baÅŸ kaldırıyor. Artık ezilen biri olmayı ve minnet altına girmeyi keskin bir ÅŸekilde reddediyor. Ezen insanlara kendi yöntemleriyle bir adalet uyguluyor. 

Konusu: Ana karakterimiz Raskolnikov bir hukuk öğrencisidir. Eğitimi için ihtiyacı olan parayı annesi ve kardeşi temin etmektedir. Ancak Raskolnikov dara düşer ve eğitimini yarıda kesmek zorunda kalır. Temel ihtiyaçlarını karşılamak içinse rehinciye eşyalarını vermekte ve karşılığında cüzi bir ücret almaktadır. Durumun adaletsizliğine kafa yorar ve çeşitli söylentilerin ve konuşmaların etkisiyle suç işlemeye çekilir. Amacı rehinciyi ortadan kaldırarak paraları alıp okumak veya rahat bir yaşam sürmek değildir. Topluma zararı olan bu şahsı ortadan kaldırarak kahraman olmak istemektedir. Çünkü onun gözüyle rehinci kadın; herkese zararı dokunan, kan emen ve ölmesi gereken biridir ancak adalet bu şekilde sağlanacaktır.

Ana karakterimizi tasvir edecek olursak; hiç kimseye boyun eÄŸmeyen ve baÅŸ kaldıran, yüksek fikirleri olan ancak imkanları olmayan, derin, kendini arayan ve tam anlamıyla kafası karışık biridir. 

Suç ve Ceza kitabındaki karakterler çok ilgi çekicidir. Dostoyevski, toplumun tüm sınıflarını adeta kucaklamıştır. Kaliteli bir kitap olduÄŸu aÅŸikar ve tartışılamaz bir gerçektir. 

Kitabı büyük bir keyifle ve karakterin iç bunalımını yüreğimde hissederek okudum. Klasikler arasında devleşen bu kitabı okumanızı tavsiye ederim.







2020 yılında hayatımda ve hayatımızda ciddi değişiklikler oldu. Özellikle pandemi sürecinde evde kalmak bizi psikolojik olarak çok yıprattı. Bende belli bir dönem bunalıma girdim. Özellikle yaz dönemi benim için iyi geçmemişti. Derken Ağustos sonu gibi kendimi toparlamaya başladım. İnşallah geçen yılımıdan daha hayırlı bir yıl yaşarız!

Bu yıl 22 kitap okudum. Benim için önemli olan çok kitap okumak değil, bana değer katacak kitaplar okumaktı. Bunu da gerçekleştirdiğimi düşünüyorum. 2021 hedefi olarak da 30 kitap belirledim.

OkuduÄŸum Kitaplar:

  1. Tanrı Misafiri - Reşat Nuri Güntekin
  2. Sikke-i Tasdik-i Gaybi - Bediüzzaman Said Nursi
  3. Muhakemat - Bediüzzaman Said Nursi
  4. Yoksulluk İçimizde - Mustafa Kutlu
  5. El Edebü'l Müfred - İmam Buhari
  6. Osmancık - Tarık Buğra
  7. Deniz Kurdu - Jack London
  8. Suç ve Ceza - Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
  9. Şiirler Hicret & Tenha - Akif İnan
  10. Beyaz Zambaklar Ülkesinde - Grigory Petrov
  11. İslam Ahlakının Esasları - Babanzade Ahmet Naim
  12. Ahlak - Nurettin Topçu
  13. İlmihal Yahut Arzuhal - Mustafa Kutlu
  14. Madame Bovary - Gustave Flaubert 
  15. Memleket Hikayeleri - Refik Halid Karay
  16. Çavdar Tarlasında Çocuklar - J.D. Salinger
  17.  BeÅŸ Åžehir - Ahmet Hamdi Tanpınar
  18.  Dil Belası - İmam Gazali
  19.  Esir Åžehrin İnsanları - Kemal Tahir
  20. Mektubat  - Bediüzzaman Said Nursi
  21. Asa-yı Musa - Bediüzzaman Said Nursi
  22.  Zamanın Kıymeti - Abdulfettah Ebu Gudde
  23. Şualar - Bediüzzaman Said Nursi (devam ediyor)


Sevgilerimle..

Kuklanız!


 

Merhaba nasılsınız?

Beni sorarsanız bazen durgun bazen dalgalıyım. Ama iyi olmaya çalışıyorum. Hafta içi genelde çok yoğun oluyorum. Akademik alanda hedefler belirlediğim bir ay oldu. Bunları zamanı gelince veya gerçekleşince paylaşırım kim bilir...

Ümitvar olmaya çalışıyor ve yeni bir düzen kurmaya çalışıyorum kendime. Açıköğretim fakültesinde Edebiyat okumaya başladım, aynı zamanda süratli şekilde İngilizce çalışıyorum, IELTS sınavına girmeyi düşünüyorum.

Bir yandan da "Dostoyevski'nin Suç ve Cezasını" okuyorum. Ha birde "Tarihin Arka Odası" programının eski bölümlerine izleyerek mest oluyorum.

Bu arada "Start Up" adında bir Kore dizisi izlemeye başladım uzun yıllardan sonra.

Birde bu ay okuduğum "Beyaz Zambaklar Ülkesinde" kitabı beni çok etkiledi, yeni bir vizyon kattı diyebilirim.

Kasım ayında iş anlamında çok yoğun olacağım ama bu aya bir seyahat sıkıştırmak istiyorum. Ama ülkenin bu durumu ve gelişen(!) ekonomimiz beni endişelendirmiyor değil.

Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar!


Sevgilerimle!

Kuklanız.

 


Bir yılı aşkın bir süredir kedi annesiyim. Scottish Fold Beyaz erkek bir kedim var. Kedimi 6 aylıkken sahiplendik. (Fotoğrafını görüyorsunuz)

3 hafta öncede bir British Shorthair Gri Dişi kedi sahiplendim.

Aslında kedi sahiplenmeyi hiç düşünmemiÅŸtim ama eÅŸimin çocukluk hayaliymiÅŸ bu sebeple almış olduk. 

Kedi gerçekten çok güzel bir şey, ama zorlukları genelde göz ardı ediliyor. "Kedi zaten tuvaletini kuma yapıyor, yemeğini ve suyunu veriyorsun o kadar. Geriye sadece bu tatlı yavrucukları sevmek kalıyor" diye anlatıyorlar ama kedi beslemenin zorlukları da yok değil.

Size bugün zorluklarından bahsedeceğim:

1- Temizlik

Evet, kediler tuvaletlerini kuma yapıyorlar, bu doğru. Ama bazen yapmayabiliyorlar. Bunun birçok nedeni olabilir. Örneğin; bir erkek kediniz varsa ve etrafa idrarını yapıyorsa çiftleşmek istiyorum demek istiyordur. Bizim yavrucuk 7 aylıkken çiftleşmek istedi ve idrar püskürtmeye başladı. Benim için o kadar zordu ki anlatamam. Çünkü 7 aylıkken çiftleşmeleri ve kısırlaştırılmaları uygun değil. En az bir yaşını doldurması gerekiyor. Ve ben bu süre içinde ciddi bir zorluk yaşadım.

Dişi kedilerde ise idrar püskürtme olayı yaşanmıyor. Ama çiftleşmek için etrafa koku yayıyorlar. Ayrıca çiftleşmek istediklerinde sürekli miyavlayıp sizi uyutmuyorlar. Kediniz can çekişiyor sanırsınız, o derece bir miyavlamak yani.

Birde stresli zamanlarda ve tuvalet yerleri değiştiğinde başka yerlere tuvaletlerini yapabiliyorlar. Bazı kediler ise çok titiz olduklarından, eğer tuvaletleri temiz değilse gidip başka bir yere yapıyorlar.

Bunun dışında tuvaletten çıktıktan sonra patilerinde kedi kumu kalmış oluyor ve bu kumları yürüdükleri her yere taşıyorlar. Bunu minimize etmek adına farklı kumlar kullananlar oluyor ama ben kedi paspası kullanıyorum, böylelikle daha az kum taşınmış oluyor. 

Bu yüzden çok titizsiniz veya temizlik yapmayı sevmiyorsanız -ki ben gerçekten yapmayı sevmiyordum- kedi almayın derim. Çünkü sıradan bir evden daha çok temizlik yapmanız gerekecek.

Ayrıca tüy meselesi de var!

2- Çiftleşme Dönemleri

Temizlik bölümünde bahsettiğim gibi erkek kediler bu dönemlerde(kızana girdiklerinde) idrar püskürtür, dişi kediler ise sürekli miyavlar, popolarını hafifçe kaldırarak istediklerini belirtirler. Bu durumda derhal kedinizi çiftleştirmeniz gerekir.

3- Hastalık Dönemleri

Kediler de kusar, ishal olur veya başka hastalıklar yaşayabilir. Buna da hazırlıklı olmanız gerekir. Örneğin; bir yakınımın kedisi ishal olmuş ve o çok temiz yavrucuk, kendini tutamadığından etrafa kakasını yapıvermiş. Eve geldiklerinde ise ortalık berbat haldeymiş...

4- Yavru Kedilerin Tuvalet Alışkanlığı Kazanması

Diyelim bir yavru kedi edindiniz, ilk dönemde hemen kumuna yapmayabilir. Bunları da normal karşılayıp onu alıştırmaya çalışmalısınız.

5- Kedilerin Karakteri

Kedilerin karakterleri farklılık gösterir. Bazısı çok yaramaz bazısı çok usludur. Bazısı siz kızınca bir daha o şeyi yapmaz, bazısı ise kızmanızı umursamaz ve o şeyi yapmaya devam eder. Tekir kediler genel itibariyle çok hareketli ve söz dinlemez olabilirler. Cins kediler ise daha uyumlu ve uysal kedilerdir. Tabii her kedi bir değildir.

6- Artık Yeteri Kadar Özgür Değilsiniz!

Kedi sahiplendikten sonra Allah'ın izniyle kedinin bakımı ve beslenmesi sizin sorumluluğunuzdadır. Bu sebeple asla eskisi kadar özgür olamayacak ve uzun tatiller yapamayacaksınız. Tatile onunla gitseniz yine bulunduğu ortamı yabancılayarak uyum sağlamayabilir ve strese girebilir.


Felaket tellalı gibi konuÅŸtum deÄŸil mi? Aksine ben olanları söylemek istedim. Çünkü özellikle cins kedi alınıyor ve bakamayıp sokaÄŸa atılıyor. Bu kedilerin dışarıda yaÅŸama ÅŸansı yok! Ã‡Ã¼nkü yemek bulmayı, arabalardan kaçmayı bilmiyorlar. Avcılık dürtüleri geliÅŸmemiÅŸ. DiÄŸer kedilerden dayak yiyorlar. Yazık, günah! Kedi alıp vebale girmeyin.

Elhamdülillah çok zor olsa da bunlara göğüs gerecekseniz kedi sahiplenin. Çünkü gerçekten empati duygunuzu geliştiriyor ve stresinizi alıyorlar. Ne de olsa mübarek hayvanlar!

Evde kedi beslemekte sünnettir ve sevaptır. Birçok sahabe de bu cihetle kedi beslemişlerdir. Hemde köpek gibi necis değillerdir. Dilleri temizdir, hayvanlar arasında en temizleridir.

Efendimiz(a.s) buyurdu ki: 

Kedi temizdir, ev sakinlerindendir.


Sevgilerimle!

Kuklanız. 

    


Atatürk'ün okuyup etkilendiği ve okullarda okutulmasını istediği "Beyaz Zambaklar Ülkesinde" kitabıyla karşınızdayım.

Kitap, İsveç ve Rusya egemenliÄŸi altında sıkışmış kalmış Fin ülkesinin kalkınma sürecini ve halkın mutlu bireyler haline geliÅŸ serüvenini anlatıyor. 

Finliler ülkelerine Suomi yani "bataklıklar ülkesi" adını veriyor. Çünkü her yer bataklıklarla çevrili. Önemli işlerde İsveçliler çalışıyor, Fin kültürü ve halkı İsveç kültürü altında eziliyor. Aydın kesim İsveçlilerden oluşuyor ve bu durum uzun yıllar bu şekilde sürüp gidiyor. Ülke de İsveçliler zengin, Finliler ise fakir.

Bir zaman sonra İsveç, Fin topraklarından çekiliyor ve ülke Rusya'nın hakimiyetine giriyor. Bunun bir olumlu sonucu oluyor, Finliler kendilerini geliştirmeye odaklanıyorlar.

Aslında toplum çok fakir ve yılgın. Ayrıca halk(avam) ve yüksek zümre birbirinin sesini duyamayacak kadar uzak. İsveç'in, bu topraklardan çekilmesiyle birlikte önemli görevlere getirilecek aydın Finlilerin de çok az olduÄŸunu söylemek mümkün.  Halk karamsar. Toprakları verimsiz bataklıklar ve kayalıklarla çevrili... Tarım yapamıyorlar, bataklığın etkisiyle hastalıklar çoÄŸalıyor. Köylüler, ruhsal ve fiziksel anlamda çöküyor.

Bunun bu ÅŸekilde gitmeyeceÄŸini kavrayan Snellman ve bazı aydın Finliler, deÄŸiÅŸim hareketini baÅŸlatıyor. Halk ile iletiÅŸim kurarak onlara umut aşılıyor, kalkınmanın "hep birlikte" olacağı aksi takdirde hiçbir iÅŸe yaramayacağı anlatılıyor. EÄŸitimin önemi vurgulanıyor. İlk zamanlar halk; Snellman'a ve arkadaÅŸlarına karşı çıksa da zamanla hak vererek dediklerini yapıyor. Öyle ki en ücra köylerdeki haneler bile bir araya gelerek bir dergi üyeliÄŸi yaptırıyor ve kendilerini okumaya ve geliÅŸtirmeye adıyorlar.

Askerlik sistemindeki disiplin sorunu çözülüyor. Öyle ki artık aileler; "Oğlumuz askere gitsin de oturup kalkmayı öğrensin, adam olup gelsin" diyor.

Önemli ticaret adamları iş geliştirme süreçlerini anlatıyor. "Bir şeyi yapacaksan en iyisini yap!" mottosuyla hareket ettiklerini ifade ediyorlar. Mesela ayakkabıcıysan ayakkabı kralı, yumurtacıysan yumurta kralı ol vurgusu yapılıyor.

Zengin iş adamları, köylerdeki okullara ve diğer kurumlara yardımda bulunuyor. Kazançlarının ciddi bir miktarını bu insanlara bağışlıyorlar. -tam bir müslüman ahlakı demeden edemedim.-

Fin halkı "ben" demek yerine "biz" demeyi öğreniyor. Omuz omuza büyük bir mücadele veriyor ve sonunda başarıyor!

Kitap kesinlikle "Umudunu Kaybetme!" fikrini aşılıyor okuyucuya. Unutma diyor;

 Ä°yiliÄŸin ışığı her söndüğünde daha güçlü yanacaktır.


Sevgilerimle.

Kuklanız!



Siyer Vakfı "Ahlak Okumaları" kapsamında okunacak 5. kitap Babanzade Ahmed Naim'den "İslam Ahlakının Esasları" kitabıydı.

Babanzade'yi ilk defa bu kitapla tanıdığım için, kitabın ayrı bir ehemmiyeti doğdu gözümde. Mehmet Akif Ersoy'un yakın arkadaşı ve kabir komşusu Babanzade ile ilgili bilgi almak isterseniz; Mehmet Akif'in Kabir Arkadaşı Babanzade Ahmed Naim Kimdir? yazımı okuyabilirsiniz.


Ahmed Naim eserin yazılma nedenini şöyle ifade eder:

1912 Ağustos'unda ikinci defa olarak Lahey'de "Ahlak Terbiyesi Kongresi" toplanmış idi. Hükümetimiz, ilk ilmi toplantıya iştirak etmemiş/katılmamış olduğu için buna olsun temsilci gönderilmesi ve Şark'ta ahlak terbiyesinin dayanağı olan esasları anlatan bir raporun Kongre'de bulunan temsilcilere sunulması resmen rica olunmuştu.

Bu resmi talepte, Şark terbiyesi hakkındaki malumatın, vaktiyle Korfo'lu bir Yunan tarafından yazılmış kısa bir eserden ibaret olduğu da açıklanmıştı.Maarif Nezareti/Eğitim Bakanlığı, bu davete katılacağını bildirdi. Dönemin Eğitim Bakanı merhum Emrullah Efendi, gereken raporun hazırlanmasını benden istedi.

Raporun bir dereceye kadar hazırlanmasına tarafımdan özen gösterildiyse de, Kongre'nin toplanması günlerine yakın bir zamanda Kabinenin/Hükümetin değişmesi, taslak halinde kalan eserin tamamlanmasına ve son şekli almasına olduğu gibi, hükümet tarafından temsilci gönderilmesi hakkında verilen resmi sözün tutulmasını da geri bıraktı. Bereket versin ki, o sene kendi hesabına Kongre'ye katılan bir iki Türk bulundu da, hükümetin, içine düştüğü yalancılık mevkii de biraz gizli kalabilirdi.

O zamanki müsveddeleri, Sebilürreşad mecmuası neşretmiş idi. Bugün belki, yalnız bir tarihi vesika olmaktan fazla kıymeti olmayan o satırları, bazı vatandaşlarımızın zevk ve mizacına/tabiatına uygun düşer inancıyla, düşüncesiyle aynen yayınlıyorum.

İsabet mi ediyorum? 

Bilmem!

 Kitap; Osmanlı Türkçesiyle yazılmış orijinal metniyle yayınlanmıştır. Kitapta çok isabetli, unutulmuÅŸ ve biz insanoÄŸluna silkeleyen çok sayıda hadise yer verilmiÅŸtiKitabın bahsettiÄŸi konular aÅŸağıdaki gibidir:


1- İslam ahlakının kaynağı islam dinidir.
2- İslam dininde güzel ahlakın önemi
3- İman ile güzel ahlak arasındaki ilişkiyi açıklayan hadisler ve deliller
4- Hürriyet ve mesuliyeti gösteren ayetler ve hadisler
5- "Asli günah teorisi" islam dinine uymaz.
6- Kader ve mesuliyet
7- İslama göre vazife
8- İslam ahlakının akli niteliği
9- Rasyonalizm İslam dini ile barışabilir
10- Ahlakın kaynağı vahiy olmakla ahlaki vazife niteliğini kaybetmez.
11- Müslümanların peygamber inancı
12- Dini ve ahlaki vazifeler iki derecelidir: Ruhsat ve azimet

Sevgilerimle.
Kuklanız!
Kaydol: Kayıtlar ( Atom )

Blog ArÅŸivi

  • ▼  2021 (6)
    • ▼  Mart (1)
      • YAVRU KEDİYLE DENİZ YOLCULUÄžU
    • ►  Åžubat (1)
    • ►  Ocak (4)
  • ►  2020 (14)
    • ►  Kasım (1)
    • ►  Ekim (5)
    • ►  Eylül (4)
    • ►  AÄŸustos (2)
    • ►  Nisan (1)
    • ►  Mart (1)
  • ►  2019 (15)
    • ►  AÄŸustos (1)
    • ►  Temmuz (1)
    • ►  Haziran (2)
    • ►  Nisan (2)
    • ►  Mart (2)
    • ►  Åžubat (5)
    • ►  Ocak (2)
  • ►  2018 (31)
    • ►  Aralık (5)
    • ►  Kasım (2)
    • ►  Ekim (1)
    • ►  Eylül (3)
    • ►  AÄŸustos (4)
    • ►  Temmuz (3)
    • ►  Haziran (3)
    • ►  Mayıs (2)
    • ►  Nisan (2)
    • ►  Mart (1)
    • ►  Åžubat (4)
    • ►  Ocak (1)
  • ►  2017 (37)
    • ►  Aralık (12)
    • ►  Kasım (9)
    • ►  Ekim (1)
    • ►  Eylül (1)
    • ►  AÄŸustos (2)
    • ►  Temmuz (2)
    • ►  Haziran (3)
    • ►  Mayıs (1)
    • ►  Mart (1)
    • ►  Åžubat (1)
    • ►  Ocak (4)
  • ►  2016 (70)
    • ►  Aralık (3)
    • ►  Kasım (5)
    • ►  Ekim (4)
    • ►  Eylül (3)
    • ►  AÄŸustos (10)
    • ►  Temmuz (9)
    • ►  Haziran (7)
    • ►  Mayıs (4)
    • ►  Nisan (4)
    • ►  Mart (6)
    • ►  Åžubat (3)
    • ►  Ocak (12)
  • ►  2015 (33)
    • ►  Aralık (12)
    • ►  Kasım (11)
    • ►  Ekim (10)

Takipçiler

Etiketler

Kitap Kore Dizi Tesettür Gezi Kediler

LATEST POSTS

  • ZAMANIN KIYMETİ KİTAP YORUMU- ABDULFETTAH EBU GUDDE
    H asan Basri: Asr Suresinin tefsirini yaparken şöyle bir anekdot anlatır: "Bir gün pazarda,  önüne koyduÄŸu buzları satmaya çalışan ve ÅŸ...
  • KİRALIK KONAK KİTAP YORUMU - YAKUP KADRİ KARAOSMANOÄžLU
      Y akup Kadri KaraosmanoÄŸlu'nun kaleminden Yaban'dan sonra Kiralık Konak 'ı okudum. Kiralık Konak kitabı, batı ve doÄŸu arasında...
  • YAVRU KEDİYLE DENİZ YOLCULUÄžU
                                               Y akın zamanda yavru kedi ile deniz yolculuÄŸu yapmak zorunda kaldım. Bu nedenle evcil hayvanların...
  • BU ARALAR BEN #6: Sustukça Susası Gelir İnsanın
    KonuÅŸmak her zaman iyi deÄŸildir.  Bazen sustukça susası gelir insanın. Susmaya alıştıkça konuÅŸmayası gelir. Tek kelime etmeyesi gelir....
  • Yeraltından Notlar Kitap Yorumu - Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
    Merhaba dostlar, Dostoyevski'den okuduÄŸum ilk eser. Daha önce Kumarbazı okumaya çalışmış ama hiçbir ÅŸey anlamamıştım.  - O z...
Blogger tarafından desteklenmektedir.

YAVRU KEDİYLE DENİZ YOLCULUĞU

Blogroll

Flickr

Bumerang - Yazarkafe
Copyright 2014 KALEM KUKLASI.
Designed by OddThemes