BEYAZ ZAMBAKLAR ÜLKESİNDE - GRİGORY PETROV

    


Atatürk'ün okuyup etkilendiği ve okullarda okutulmasını istediği "Beyaz Zambaklar Ülkesinde" kitabıyla karşınızdayım.

Kitap, İsveç ve Rusya egemenliği altında sıkışmış kalmış Fin ülkesinin kalkınma sürecini ve halkın mutlu bireyler haline geliş serüvenini anlatıyor. 

Finliler ülkelerine Suomi yani "bataklıklar ülkesi" adını veriyor. Çünkü her yer bataklıklarla çevrili. Önemli işlerde İsveçliler çalışıyor, Fin kültürü ve halkı İsveç kültürü altında eziliyor. Aydın kesim İsveçlilerden oluşuyor ve bu durum uzun yıllar bu şekilde sürüp gidiyor. Ülke de İsveçliler zengin, Finliler ise fakir.

Bir zaman sonra İsveç, Fin topraklarından çekiliyor ve ülke Rusya'nın hakimiyetine giriyor. Bunun bir olumlu sonucu oluyor, Finliler kendilerini geliştirmeye odaklanıyorlar.

Aslında toplum çok fakir ve yılgın. Ayrıca halk(avam) ve yüksek zümre birbirinin sesini duyamayacak kadar uzak. İsveç'in, bu topraklardan çekilmesiyle birlikte önemli görevlere getirilecek aydın Finlilerin de çok az olduğunu söylemek mümkün.  Halk karamsar. Toprakları verimsiz bataklıklar ve kayalıklarla çevrili... Tarım yapamıyorlar, bataklığın etkisiyle hastalıklar çoğalıyor. Köylüler, ruhsal ve fiziksel anlamda çöküyor.

Bunun bu şekilde gitmeyeceğini kavrayan Snellman ve bazı aydın Finliler, değişim hareketini başlatıyor. Halk ile iletişim kurarak onlara umut aşılıyor, kalkınmanın "hep birlikte" olacağı aksi takdirde hiçbir işe yaramayacağı anlatılıyor. Eğitimin önemi vurgulanıyor. İlk zamanlar halk; Snellman'a ve arkadaşlarına karşı çıksa da zamanla hak vererek dediklerini yapıyor. Öyle ki en ücra köylerdeki haneler bile bir araya gelerek bir dergi üyeliği yaptırıyor ve kendilerini okumaya ve geliştirmeye adıyorlar.

Askerlik sistemindeki disiplin sorunu çözülüyor. Öyle ki artık aileler; "Oğlumuz askere gitsin de oturup kalkmayı öğrensin, adam olup gelsin" diyor.

Önemli ticaret adamları iş geliştirme süreçlerini anlatıyor. "Bir şeyi yapacaksan en iyisini yap!" mottosuyla hareket ettiklerini ifade ediyorlar. Mesela ayakkabıcıysan ayakkabı kralı, yumurtacıysan yumurta kralı ol vurgusu yapılıyor.

Zengin iş adamları, köylerdeki okullara ve diğer kurumlara yardımda bulunuyor. Kazançlarının ciddi bir miktarını bu insanlara bağışlıyorlar. -tam bir müslüman ahlakı demeden edemedim.-

Fin halkı "ben" demek yerine "biz" demeyi öğreniyor. Omuz omuza büyük bir mücadele veriyor ve sonunda başarıyor!

Kitap kesinlikle "Umudunu Kaybetme!" fikrini aşılıyor okuyucuya. Unutma diyor;

 İyiliğin ışığı her söndüğünde daha güçlü yanacaktır.


Sevgilerimle.

Kuklanız!


4 comments

  1. Hep aklımda olan ama henüz okuyamadığım kitap :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Muhakkak okuyun, birde roman tarzında değil bu kitap, ciddiyetle okunması gerekiyor bu sebeple :) Sevgiler..

      Sil
  2. E, ben bu yazına da yorum atmıştım, gelmedi mi ki kuklamu 🤗

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gelmedi melek ablacım. Seni burada görmek, senden haber almak beni çok sevindiriyor :)

      Sil

Fikirlerinizi önemsiyorum,
Lütfen benimle düşüncelerinizi paylaşın :)